En Varlıklı Kurgu Karakterler ve Onlardan Öğrenebileceğimiz 10 Şey

Tony Stark’ı anlatmaya nereden başlasak? Zeki, karizmatik ve bir o kadar da varlıklı. Serveti yaklaşık 9.4 milyar doları buluyor ki bu sayı, hayal gücünün bile ötesinde. Fakat onun temel farkı yalnızca serveti değil; teknolojiyi, zekasını ve vakit zaman acılarını bir ortaya getirerek ortaya koyduğu şey: Iron Man. 

Tony, bize “hayal gücü + risk alma hamaseti + biraz çılgınlık = dünyayı değiştirmek” denkliğini çok yeterli öğretiyor.

Jay Gatsby’nin 1 milyar dolara yakın serveti var lakin gel gör ki, bu koca servet kalbindeki boşluğu doldurmaya yetmiyor. Asıl kederi, geçmişte kaybettiği aşkı tekrar kazanmak. Meskeni desen şato üzere, partileri lisanlara destan, giydiği kıyafetler tam bir tarz ikonu… Fakat tüm bu ışıltının altında yalnız bir adam var. Gatsby bize aslında çok tanıdık bir gerçeği hatırlatıyor: Parayla her şey olmuyor. Bilhassa de kalp işlerinde. Banka hesabın ne kadar kabarık olursa olsun, hisler o denli bir şey ki, bazen tek bir bakışın yerini hiçbir servet tutamıyor.

Gotham gecelerinde sessizce süzülen bir gölge üzere… Bruce Wayne’in serveti de sessiz değil elbette. Yaklaşık 7 milyar dolarlık serveti var. Fakat Bruce’u farklı kılan şey, bu parayı yalnızca lüks içinde yaşamak için değil, adalet için kullanması. Düşünsene; Wayne Enterprises’ın başında önemli bir iş insanı, geceleri ise hatalıların kaygılı düşü Batman. Yani servetini intikamla değil, uygunlukla şekillendiriyor. Bruce bize gösteriyor ki, paranın gücü seni karanlığa da çekebilir, ışık saçmana da yardım edebilir. Tercih büsbütün sende.

Altın havuzunda yüzmek mi? Varyemez Amca için sıradan bir gün! Tam tamına 65.4 milyar dolarlık servetiyle bu ördek resmen altınla dans ediyor. Fakat işin enteresan yanı, bu zenginliği gökten zembille inmedi. Yıllarca çalıştı, yatırım yaptı, her kuruşun hesabını bildi. Cimriliğiyle ünlü olsa da, para idaresi konusunda nitekim bir deha. Ve bize şunu net biçimde öğretiyor: Parayı kazanmak kadar, onu elde tutmak da değerli. Yani meczup üzere harcayıp sonra ‘Nereye gitti bu para?’ dememek için biraz Varyemez olmak lazım. Zira bazen servetin sırrı altın değil, tavırlı olmakta bâtın.

Christian Grey deyince birçok kişinin aklına evvel gizemli bakışlar, sonra da uçsuz bucaksız zenginlik geliyor. Daha 20’li yaşlarının sonunda kendi şirketini kurmuş, birkaç yıl içinde 2.2 milyar dolarlık servet yapmış bir adamdan bahsediyoruz. Grey Enterprises Holdings’in başında, tam bir disiplin ve denetim meczubu olarak muvaffakiyetten muvaffakiyete koşuyor. Evet, karanlık tarafları de var, fakat iş dünyasında bu kadar genç yaşta bu düzeye ulaşması sahiden takdire şayan. 

Onun kıssası biraz “sabah 6’da kalk, muvaffakiyet seni bulur” klişesini andırıyor lakin itiraf edelim, Christian bunu bir tık daha karizmatik ve havalı bir halde yapıyor. Strateji, istikrar ve vizyon derken, zenginliğini yalnızca gösterişe değil, planlı bir geleceğe dönüştürüyor.

Springfield’ın en yaşlı ve en cimri adamı olan Mr. Burns, 1.1 milyar dolarlık servetiyle listemize giriyor. Nükleer santralin sahibi olan bu ihtiyar, zenginliğini genelde bencilce kullanıyor. Para onda lakin ne hürmet ne sevgi… O yüzden daima yalnız. Pekala ne öğretiyor bize Para seni güçlü kılabilir fakat hürmet kazandırmaz. Gerçek güç, insanlara nasıl davrandığınla ölçülür. Güzellik yapmadan biriktirilen para, yalnız bir sonun anahtarı olabilir.

Smaug bir ejderha lakin sıradan değil; zira Erebor’un altında yatıyor ve milyarlarca dolarlık altın hazineyi elinde (daha doğrusu pençesinde) tutuyor. Yaklaşık 54 milyar dolarlık bir servetin üstünde yatmak bile gereğince çarpıcı. Ancak işin acıklı yanı, bu hazinenin Smaug’a memnunluk yerine yalnızlık getirmesi. Parası var lakin dostu yok. Yani Para her şeyi çözmez. Şayet paylaşmazsan, servet seni değil; sen onu taşırsın. Yalnız bir ejderha olmak istemiyorsan, kazandığın şeyleri diğerleriyle da paylaşmayı unutma.

Lannisterlar deyince aklına çabucak altın geliyorsa, çok da haksız sayılmazsın. Tywin Lannister, bu altın soyadının hakkını ziyadesiyle veriyor. Westeros’un en zenginlerinden biri ve serveti yaklaşık 1.8 milyar dolar civarında. Zekâ desen var, siyasi strateji desen ondan düzgünü yok, bir de üstüne korkusuzluğu ekle… Fakat ne yazık ki duygusal istikameti biraz eksik kalıyor. Bilhassa ailesine karşı olan aralı ve sert halleri, onun iç dünyasında neler olup bittiğine dair ipuçları veriyor. 

Tywin aslında bize şunu fısıldıyor: Plan yap, güçlü ol, akıllı hareket et… fakat insan olduğunu da unutma. Para seni yükseklere taşıyabilir lakin kalplerde yer edinmek istiyorsan biraz sıcaklık, biraz da empati lazım.

Modern ile klasiğin şık buluşması… Lady Mary Crawley, yaklaşık 1.1 milyar dolarlık servetiyle Downton Abbey’in geleceğini sırtlamış durumda. O, hem aile mirasını koruyor hem de süratle değişen dünyaya ayak uydurmayı başarıyor. Hayatının büyük kısmı değişimle uğraş etmekle geçse de, bu zorluklar onun esnek ve güçlü kalmasını sağlamış. Zira Mary bize açıkça gösteriyor ki, vakit değişirken senin de değişmen kural. Geçmişin kıymetini bilmek değerli fakat geleceğe yatırım yapmak ve esnek olmak, sahiden ayakta kalmanın anahtarı.

Haydi kabul edelim, çocukken hepimiz içten içe Richie Rich’i biraz kıskanmışızdır. Altın sarısı saçları, devasa malikanesi, robot uşağı Irona’sı ve art bahçesindeki lunapark… Bu minik milyarderin serveti tam 5.8 milyar dolar! Lakin Richie’yi yalnızca parasıyla tanımlamak büyük haksızlık olur. Zira o, bu devasa serveti yalnızca kendine saklamıyor; arkadaşlarıyla paylaşıyor, yardıma gereksinimi olanlara el uzatmaktan çekinmiyor. 

O bize şunu çok net gösteriyor: Cüzdanın değil, yüreğin büyükse asıl varlıklı sensin. Paylaştıkça çoğalan tek şeyin memnunluk olduğunu ondan daha güzel kim anlatabilir ki?