DEM Parti heyeti Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu cezaevinde ziyaret etti. Ziyaretin akabinde bugün Ekrem İmamoğlu’ndan Terörsüz Türkiye paylaşımı geldi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, resmi X hesabı ‘@CBAdayOfisi’nden Terörsüz Türkiye iletisi paylaştı. İmamoğlu, ‘Barışın yolu Türkiye Cumhuriyeti’nin yoludur’ dedi.
DEM Parti, evvelki gün Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret etti.
DEM Parti Eş Liderleri Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, Silivri Cezaevi’nde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu dahil dokuz tutukluyu ziyaret etti.
Hatimoğulları görüşmenin akabinde şunları dedi:
“Türkiye ve bölge bu kadar negatif atmosferdeyken, bizleri en umutlandıran şey Türkiye’deki barışı konuşmamızdır. Barış ve demokrasi birbirine sıkı sıkıya bağlı. Ayrımcılık Türkiye’ye yakışmaz. Ülkede acı yaşayan her yeri tedavi etmeliyiz.
Umarım önümüzdeki devir tutuksuz yargılamalar olur, adil yargılamalar olur, siyasi davalar son bulur. Seçme ve seçilme hakkı demokrasinin vazgeçilmez minimum şartıdır. Beşerler demokratik yerde siyaset yürüttükleri için hapishanelerde olamazlar.”
Ekrem İmamoğlu, resmi X hesabından Terörsüz Türkiye iletisi paylaştı:
Aziz Milletim,Ülkemiz ve bölgemiz, kritik ve kuvvetli bir eşikten geçiyor. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında milletimizin istiklal ve istikbalini korumak ve Türkiye’yi hak ettiği pozisyona yükseltebilmek için içeride ve dışarıda kararlı ve yavuz adımlar atmamız gerekiyor. Milletimizin yaralarını sarmanın yolu çatışmanın yerini barışın, ayrışmanın yerini birlik ve beraberliğin, ülkemizin yıllardır yaşadığı berbat idarenin yerini milletin hakkını, refahını ve geleceğini düşünen bir idare anlayışının almasından geçiyor.
Bu çerçevede, DEM Parti’nin değerli eş genel liderleri Sn. Tülay Hatimoğulları ve Sn. Tuncer Bakırhan’ın geçtiğimiz Perşembe günü Silivri Cezaevi’nde bizleri ziyareti son derece değerli ve değerlidir. Sayın eş genel başkanlarla ülkemizin ve bölgemizin durumunu, PKK’nın kendini feshetmesini müteakiben atılması gereken adımları, Kürt sıkıntısının tahlilini, millet iradesinin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu süreçteki ehemmiyetini, ülkemizde siyasallaşmış yargı eliyle muhalefetin kuşatılmasını ve memleketimizin ahvalini etraflıca ele alarak görüş alışverişinde bulunduk.
Türkiye’nin terörsüz ve çatışmasız bir periyoda girmesi, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında barışa, huzura ve gerçek manada demokratik bir hukuk devleti olmamıza ve güçlü bir geleceğe ilerlememize büyük katkıda bulunacaktır. Türkiye, tarihin bu kritik ve kuvvetli eşiğinden demokrasinin, hukukun ve barışın rehberliğinde başı dik ve güçlü bir biçimde geçecektir. Cumhuriyetimizin ve milletimizin bahtını, yeniden milletin iradesi ve azmi belirleyecek; demokratik, güçlü ve müreffeh Türkiye’yi milletimiz tarihe nakşedecektir. Bu yolda emin adımlarla yürürken, ülkemizde ve bölgemizde çatışmalara karşı barışın üstünlüğünü tesis edecek, koruyacak ve yüceltecek, kararlı ve yiğit adımları atacak olan irade, milletimizin asırlardır coğrafyamıza emsal olan ferasetinde, aklında ve ahlakında mevcuttur.
“Bu sorun, Türkiye meselesidir! Barışın yolu Türkiye Cumhuriyeti’nin yolu olacaktır.”
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin demokrasiyle taçlanacağı ikinci yüzyılından itibaren ebedi bir kardeşliğin ve millet olmanın gereğini güçlü adımlar atarak başarmalıyız. Yıkılmaz, sarsılmaz olan demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ay yıldızlı bayrağımızın altında müreffeh, eşit ve adil günlere hepimizi taşıyacaktır. Aziz Atatürk’ün, devletimizin ve milletimizin özüne nakşettiği “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” prensibini ülkemizde ve bölgemizde kalıcı bir barışın teminatı olarak görüyoruz. Atatürk’ün bu sarsılmaz ve her daim geçerli olan emaneti, toplumsal barışa, ortak vicdana ve insanca yaşama duyulan hasretin tabiridir. Bölgemizde yaşanan derin sıkıntılara, çatışmaların ve savaşların sonlanmasına ilham kaynağı olmalıdır.
Anadolu asırlardır kaç medeniyetin ve devletin beşiği olmuştur. Topraklarımızın tarihinin en başarılı ve en hoş hikayesiyse huzura, barışa ve refaha kavuşmuş Türkiye Cumhuriyeti olacaktır. Türk, Kürt bu ülkenin bütün vatandaşları birebir çatının altında birebir geçmişi, birebir devleti, tıpkı vatanı, tıpkı bayrağı paylaştığımız üzere birebir geleceği paylaşıyoruz. Kalplerimiz tıpkı lisanı konuşmakta ve birebir heyecanla istikbale bakmaktadır. Artık vakit, kalpleri bir atan bu hoş milletin her bir ferdini, gerçek manada devletimizin eşit hissedarı haline getirme vaktidir. Kürtler de dahil pek çok kesitten vatandaşımızı kendilerini devletimizin eşit hissedarı hissetmekten alıkoyan konuları düzenlememiz ve geleceğe emin adımlarla yürümemiz gerekiyor. Devletimizin ve milletimizin geleceği için, ülkemizi kaos, kriz ve istikrarsızlığa sürükleyen değil; demokrasi, barış ve refaha taşıyan bir idare anlayışının millet iradesi rehberliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin yolunu aydınlatması büyük ehemmiyet taşıyor. Bu sorun, Türkiye meselesidir! Barışın yolu Türkiye Cumhuriyeti’nin yolu olacaktır. Ortadoğu’da bir kutup yıldızı misali parlayan Türkiye Cumhuriyeti, barışın, inancın ve adaletin taşıyıcısı olacaktır.
“Ortadoğu’da barışın, adaletin ve istikrarın temel aktörlerinden olacaktır.”
Bu konuda, hem Türkiye’de terör ve çatışmanın son bulması için halihazırda yürütülen sürecin hem de Kürt probleminin eşitlik ve demokratik Cumhuriyet prensipleri etrafında çözülmesi için gereken adımların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulacak bir komite etrafında, şeffaf ve iştirakçi bir iradeyle ve aciliyetle atılması gerektiğini düşünüyorum. Barışın ve demokrasinin şartı olmaz. Terör ve çatışmanın bir daha nüksetmeyecek biçimde sonlandırılabilmesi ve Kürt sıkıntısının vatandaşlarımızın hepsinin içine sinen bir biçimde çözülebilmesi için bu mevzuların kapalı kapılar arkasında değil milletin ve meclisin rehberliğinde müzakere edilmesi gerekiyor.
Bu çerçevede şunu özellikle vurgulamak isterim: Ülkemiz bütün kurum ve kurallarıyla demokrasiye ve hukukun üstünlüğü unsuruna dönmeden Kürt problemi kalıcı bir biçimde çözülemez. Kürt sorununu çözmeye çalışırken muhalifleri düşmanlaştıran, CHP’ye ve muhalefete düşman hukukunu reva gören bir zihniyet, meselelerimizi kalıcı bir biçimde çözemez. Kimse unutmasın: Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’yi yok sayan teşebbüsler, milletin sesine kulaklarını tıkayan ve koltuk hırsını milletin istikbalinin önüne koyan bir anlayış, ülkemizin geleceği için atılması gereken adımların samimiyetinin milletimiz nezdinde sorgulanmasıyla karşılaşacaktır.Ülkemizin ve bölgemizin durumu, İsrail’in İran’a karşı gerçekleştirdiği taarruz ve Suriye’de yaşananlar dikkatli ve akılcı bir bölge siyaseti izlememiz gerektiğini bir kere daha gösteriyor. İsrail’in bölgede yaktığı alevin büyümesini engellemeye çalışmalı, Suriye’deki geçiş sürecinin Arap, Kürt, Türkmen, Alevi, Dürzi bütün Suriyelilerin haklarının korunduğu bir anayasayla neticelenmesi için takviye vermeliyiz.
Bölgemizin bir sefer daha büyük bir felaket yaşamaması için bölge ülkeleri ortasında toprak bütünlüğüne hürmet, hukukun üstünlüğü ve demokratik yönetişim prensiplerini rehber edinen diplomatik inisiyatifleri kararlılıkla yürütmeliyiz. Bu süreçte hudut güvenliğimize, bize yönelik tehditlere ve gelişmelere karşı büyük bir teyakkuzla hareket etmek de büyük ehemmiyet taşıyor.
Bu kuvvetli periyotta, ülkemizi demokrasinin, adaletin ve barışın karargahı yaparak Ortadoğu’da bir emsal haline getirecek politikalarımızı kararlılık ve azimle hazırlıyoruz. İnanıyorum ki, bizimle bir arada ülkemiz içeride ve dışarıda karşılaştığı kuvvetli imtihanları muvaffakiyetle geçecek ve ateş çemberi haline gelmiş olan Ortadoğu’da barışın, adaletin ve istikrarın temel aktörlerinden olacaktır. Türk Kürt, bütün vatandaşlarımızla bölgemizi sarsan bugünkü zorlukları kardeşlikle, dayanışmayla ve ortak bir gelecek ufkuyla geride bırakacağız. Buna tüm kalbimle inanıyorum. Bu vesileyle, ziyaretime gelerek pahalı görüşlerini aktaran DEM Parti eş genel liderlerine tekrar teşekkür ediyor, milletimize kavuşacağımız günün hasretiyle kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum.’
